EMANET EDECEĞİMİZ “GELECEK”, “ÇÖZÜM” VE OLİMPİYAT TAKIMI.

 

 

Çözüme odaklandık.  

Yazımı yazarken çocukların okulda yaptığı şenlik seslerini işitir oldum.

23 Nisan onların günü.

Ülke geleceğini emanet edeceğimiz genç nesillerin bayramı. “Ülke geleceğini emanet edeceğimiz” sözleri üzerinde bir an durmak isterim.

 

Mutlu Barış harekatı daha dün gibi canlı ama aradan 34 yıl geçmiş.

O günün çocuklarına, yani mutlu barış harekatı günleri çocuklarına emanet ettiğimizdir bu günkü yaşanılan ortam.

Daha doğrusu, barış harekatı yıllarındaki çocuklarımızın şu an emaneten devraldığı, bu günkü ortamdır.

 

Mutlu Barış Harekatı öncesi yıllarda yaşamlarını idame ettirmek için hayatına tam istikamet vereceği en önemli yaşlarda, can emniyetinin elinden alınmasıyla, yaşamını idame ettirme çabasını sadece mücahit olmakla yetinmeye itilmiş neslin ve ebeveyinlerin, müteakip yıllarda yapmış olduğu tercihlerin;

tercih edilenler ışığında alınan kararların ve uygulamaların yarattığı ortamdır bu gün yaratılan ve yaşanan ortam.

 

Şimdi bu noktada bir şey sormak gerek.

Bu günkü ortamın devamlılığı mıdır gelecek nesle emanet etmek istediğimiz?

 

Cevap “Hayır” ise,  “neyin” devamlılığını istemiyoruz? Değişimini istediğimiz nelerden oluşur?

Hatalardan ders alınarak öne gidildiği takdirde “gelecek” bir anlam ifade eder çünkü.

O günün çocukları, bu gün kendi çocuklarının geleceğini hazırlamakla meşgul.

Çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlama arayışı içerisinde.

Çocuklarının geleceği için yaratılacak ortamın nasıl bir ortam olmasını arzulamak başka, o ortamın yaratılması için geçmişten dersler alarak, hatalara “dur” diyecek iradeyi de göstermek, gereken değişim kararlarını almak başka.

 

Eğer gelecek nesil için yaratılmasını istediğimiz ortam özetle:

 

*** Maddi olanaklarını kendinin yaratabileceği,

*** yeteneğinin yeşerebileceği,

yetenek ve üretkenliğinin karşılığını gerçek anlamda alabildiği ve alabildiğini de görebileceği,

*** rekabet edebilirliğini içte ve dışta kanıtlayabilme imkanının olduğu,

*** global dünyada ürettiği ve ürettiğine değer kazandırmasıyla gerçek yerini alabildiği,

*** Hukukun üstünlüğünün hakim kılındığı,

*** “adalet”in sağlandığının güveni ve güvencesi içerisinde yaşamını bağımsız kişiliğiyle idame ettirebildiği,

*** Karşılıklı sevgi, saygı ve menfaata dayalı, kendine hak gördüğünün, başkaları için de ayni geçerliliğe sahip olduğunun idraki ile davranmanın, bir yaşam biçimi haline geldiği bir ortam ise yaratılmak istenen, o zaman bu ortamın yaratılmasında gerekli olanların içerdiği ilke ve prensiplere sadık kalınarak yerine getirilmesinin zorunlu olduğunu da benimsemek gerekir.

Bu gün devamlılığını katiyetle istemediğimiz düzen, tüm ekonomik, sosyal, ve hukuk düzenini de adaleti de bozan, tüm problemlerimizin odak noktası olan

“Politik Yolsuzluk”un yoğun olduğu” düzendir. Bu bilahare de açılacak bir konudur.

Toplumumuzu içten kemiren hastalık budur.

 

“Çözüm”e odaklanırken de sizi bir düşünce ile baş başa bırakıyorum.

“Çözüm” bunu beraberinde getirir mi?

.................................................................................................................................................

 

Komitelerle ilgili olarak da birkaç söz söylemek istiyorum.

Güney ekibinin pişkin ve deneyimli takımına karşı bizim Olimpiyat takımını “Rookie”lerden (henüz yeterli tecrübe edinmemiş) oluşturma tercihimiz dikkat çekici.

Bilhassa “Ekonomi Komitesi”ndeki, bu genç üyelerimizi etkisiz kılmaya çalışacak pişkin rakipleri karşısında yalnız bırakma yerine, rakiplerine, kontra argüman ve önerilerini ayni pişkinlik ve etkinlikle sunabilme yeteneğini uluslararası kişiliğiyle kanıtlamış elemanlarımızın var olduğu da hatırlanarak acilen bu şahsiyetlerin de  görevlendirilmelerinin kaçınılmazlığına inanıyor ve öneriyorum.

Görevlendirilmemeleri sadece büyük bir eksiklik ve büyük bir risk olarak kalmayıp, kendimize verdiğimiz değeri de içermesi nedeniyle de kınanacak bir husustur.

Bu riski alma lüksümüz yoktur.

 

Radar Reşat

23.04.08